kırk yılda bi kalkmışım, lütfedip okula gitmişim. tam sınıfın kapısının önüne geldiğimde kapı açıldı. hah dedim tenefüse denk geldim iyi oldu. şimdi geç kaldığım için tüm gözler bana çevrilmeyecek. ama bi terslik olduğunu farkettim. çıkan öğrenciler üstünde montları, elinde defterleriyle çıkıyo. çıkan birine sordum yoksa, yoksa ders bitti mi... evet kırk yılda bi okula gidiyorum onda da ders bitmiş oluyo. sinirlendim hafiften tabi, içeri göz attım tanıdık birileri var mı diye. yoktu. yoklama kağıdını gördüm. normalde dersin son bölümlerine girdiğimde bile imza atarken rahatsız olan ben, pişkin pişkin girdim sınıfa yoklama kağıdını aldım imzamı attım; hatta gelmeyen bi arkadaş için de attım :)
şimdi eve gidince "noldu gider gitmez geldin, gitmedin mi" demesinler diye, dersi bu saatlerde biten bi arkadaşa mesaj attım. onun da dersinin uzun süreceği tutmuş. kalakaldım ortalarda. eve döneyim bari dedim. aktarmayla geldiğim için ilk bindiğim otobüste akbilimde aktarma yapacak kadar bile para kalmadığını görünce 4. leventte inip akbil doldurtayım diye düşündüm. durağın taaa dibine taşınan akbil kutusuna gittim. veee kapalı. söylene söylene tam ters istikametteki metro girişine gittim. akbil dolduran makinalar varya metro duraklarında ordan doldurayım diye. hiç de sevmem o yaratıkları. bütün otomatlara karşıyım zaten. (bkz: makina mühendisi adayı olarak makinalara karşı olmak :)
neyse efendim. gittim makinanın başına akbili basınca cırtlak bi kadın sesi en az 300 desibelle "sadece kağıt para yerleştiriniz" diye bağırınca hem irkildim hem de bütün etraftakilere rezil oldum. bitti mi, tabii ki hayır. 20sn'den geriye saymaya başladı makina. paramı kendi kendine çıkarıp geri alıyo 5sn'de bir de "sadece kağıt para yerleştiriniz" diye bağırıyo. bu bozuk heralde deyip yandaki makinaya gittim tıpatıp aynı şey oldu. bütün 4. levent metro durağı ahalisi ve arkamdaki karatren cafe çalışanlarına iyice rezil olduğumu farkettim. cool davranmaya çalışsam da; makinaya ısrarla metal para atmaya mı çalışıyo acaba bu salak diye düşünmüşlerdir kesin. makinalarla inatlaştım ne olursa olsun yüklemediydim parayı.
sonra asıl sorun makinalarda değil parada heralde deyip nasıl akıl ettiysem jetoncu amcaya gidip al şu parayı bana ordan gıcır bi tane ver bakim dedim. verdi. vercek tabii :) tekrar makinaların başına gidiyordum ki, bi tanesinin başında bir kadın belirmiş. hani rasim öztekin'in oynadığı eti reklamı vardı ya. adam geliyo parayı veriyo alıyo gidiyo 3sn'de. hiç abartmıyorum aynen o şekilde 3sn'de parayı yükledi gitti kadın. makina arkasından akbilinize başarıyla kontör yüklendi diye bağırdı. sanki ona değil bana bağırıyordu. salak, bak sen 2 saattir yapamadın öyle yapılmaz böyle yapılır diye. artık üstümdeki stres 8 kat artmıştı. yine yüklemezsem karatren cafe çalışanları üstüme kek, pasta, poğaça atmaya başlaması an meselesiydi...
o an gelmişti. akbilimi dokundurdum ve beni izleyen, başaramayınca gelip dalga geçecek milyonlarca kişiyi artık hissetmiyordum bile. sadece makina ile ben vardık. "sadece kağıt para yerleştirin" diye yırtındı yine. olabildiğince düzgün şekilde yerleştirdim parayı. aldı parayı ve bu sefer çıkartmadı. evet ben kazandım. başarıyla yükledim dedi. fiş ister misin diye sordu. istemez miydim. aldım tabii ki fişimi. karatren çalışanlarına "nassı koydum ama" bakışı ataraktan elimdeki fişi gözlerine sokarcasına sallayarak cool bi şekilde cebime koydum. tezahürata gerek yok yürüşüyle önlerinden uzaklaştım. metroda cafe açmışsın adını karatren koyuyosun. manyak mısın arkadaşım. fişi de durağa gidince yırttım attım, yırtmadan atmam.
2 yorum:
o makinayı dün gece okul dönüşü bağladım ben. yarın sana böyle böyle biri gelecek, bağırmadan bırakma dedim :)
aynı metro durağında ülkerin otomatından ürün almayı başaramayan birinin parasıyla bi sürü şey almıştım tesadüfen (: ogün bugündür her otomatı deniyorum para var mı die :P
Yorum Gönder